27 Şubat 2010 Cumartesi

Mustafa Balbay-Hukuk, Demokrasinin Zemini


Ne çok kullandığımız, eskittiğimiz sözdür:

“Demokrasilerde çareler tükenmez.”

Pek çok şey gibi bu söz de ters dönmüş görünüyor.

“Çarelerde demokrasi tükenmez!”

Zira üretilen her “çare” demokratik! Ne yaparsanız yapın, başına “demokratik” sözcüğünü ekliyorsunuz, tamam.

Şimdi hukuk da daha demokratik hale getirilmek için uğraşılıyor.

Nasıl bütün savaşlar “barış” için çıkarılıyorsa, yaşadıklarımız gösteriyor ki, iktidarların daha güçlü olmak için attıkları her adım “demokrasi” için.

Ancak, hukuk alanında yapılanları ötekilerden farklı irdelemek gerekiyor. Çünkü hukuk, demokrasinin bir parçası değildir, zeminidir.

Zemin sözcüğünün anlamından yola çıkarak anlatmak gerekirse, bir inşaat için zemin etüdü yaparsınız ve uygunsa işe girişirsiniz.

Efendim, insanların özgür iradeleri, yer seçme hakları var, bırakın istedikleri gibi yapsınlar, diyebilir misiniz?

Ya da binanın yeri-planı değişeceğine, bir yasa çıkartalım, toprağın yapısı değişsin, diyebilir misiniz?

Türkiye’de bütün bunlar demokratikleşme çerçevesine oturtulup tartışılıyor.

***

Demokrasimizi güçlendiren önemli adımlardan biri de, hukuktaki çok seçeneklilik.

İktidar sahipleri demokratik haklarını kullanıp, kendilerine uygulanacak hukuku seçme yetkisi istiyorlar.

Bu öyle sıradan bir yetki değil; çoktan seçmeli. Örneğin telefon, ortam dinlemeleri...

Bu konuda hukuk nasıl işleyecek?

Tek tip bir yasa uygulanırsa, demokratik olmaz. Birkaç yasa birden kullanılabilir durumda olmalı ki, istediğini seçebilesin.

Diyelim ki, konuşulanlar işinize gelmedi, onun suç olduğunu ilan eder, konuşanı cezalandırırsınız, onunla ilgili yasayı uygularsınız.

Yok, dinlenmesi işinize gelmedi, bu kez dinleyeni cezalandırırsınız.

Ne güzel değil mi? Demokrasi bir anlamda seçme özgürlüğü olduğuna göre, yasalar da aynen bu şekilde seçime açık olmalı!

Bu mantık daha da geliştirilip, tabana, eğitim dünyasına da yayılabilir. Örneğin öğrencilere ders seçme hakkının yanında not seçme hakkı da getirilebilir. Böylece yıllardır sürmekte olan sınav zihniyeti de yıkılmış olur.

Ayırdındayım, “yok artık” diyeceksiniz ama iktidarın hukuku demokratikleştirme tartışmalarının özü bu!

***

Yine eskittiğimiz bir başka tanım da şu:

Hukukun üstünlüğü!

Göz önünde olması istenmeyen şeyler çoğunlukla kaldırılıp yüksekçe bir yere konur.

Hukuk nerede?

Başımızın üstünde yeri var, en üst rafa koydum!

Yasa nerede?

Yukarıda aktardık, yasaları uygularken de “çoktan seçmeli” sistem işletiliyor.

Uyanık bir tüccara sormuşlar:

İki kere iki kaç eder?

O da soruyla karşılık vermiş:

Satın alırken mi, satarken mi?

Hukukta da o hesap...

Yasaları nasıl istersiniz?

Bana uygulanırken mi, başkalarına uygulanırken mi?

Ceza Yasası’nı nasıl işletirsiniz?

Silivri’de mi Habur’da mı?

Kış başında okuduğum kitapların birinde şöyle bir tümcenin altını çizmiştim:

“Tanrı sürekli insanlar kendisine başvurmasın diye yeryüzünde adalet kavramını yarattı.”

İnsan da onu aldı...

Pek çok değer gibi başladı kendine yontmaya.

0 yorum:

Yorum Gönder